DEZENFEKTANLARIN YANLI
Ş KULLANIMI VE SONUÇLARI
Prof. Dr. Deniz ŞELİMEN
Marmara Üniveristesi Hemşirelik Yüksekokulu Cerrahi Hemşireliği AD, İstanbul
Günümüzde ileri sağlık sistemine sahip, finansal kaynakları yüksek ülkelerde bile hastane enfeksiyonlarıyla savaşta hala tam bir başarı elde edilememiştir. Hastaneler bir çok değişik ya da benzer hastaya ortak bir konumda ev sahipliği yaparken patojenlerin üremesi, çoğalması, gelişmesi ve direnç kazanması açısından en ideal ortamları oluştururlar. Hastalar tedavi ve bakımları sırasında her gün değişik sayıda sağlık çalışanı ile temas halinde olduklarından, her iki grup da çok sayıda ve türde mikroorganizma ile karşı karşıya kalmaktadırlar.
Hastane enfeksiyonları ile savaşta tüm yöntemler önemli ve birbirini tamamlayan bir konuma sahiptirler. Bu yöntemlerin en önemlilerinden biri de dezenfeksiyondur. Bu amaçla kullanılan dezenfektan ve antiseptikler mikroorganizmalar, üzerinde ki değişik etki mekanizmalarıyla mikrobisit ve mikrobiyostatik oluşum sağlayarak nazokomiyal enfeksiyonların önlenmesi ve kontrolünde önemli bir rol oynarlar. İnsanların ve hayvanların bulundukları çevrenin mikroorganizmalardan arındırılmasında vazgeçilmez kimyasal etkenlerdir. Ancak bu maddelerden maksimum yarar sağlanabilmesi için kullanım ilkelerinin çok iyi bilinmesi ve bunlara kesinlikle uyulması gerekmektedir. Çünkü bu maddelerin bileşimi kadar, ticari isimlerinden çok etken maddelerinin bilinmesi, organik ve inorganik maddelerle etkileşimleri, doğru oranda ve doğru bekleme sürecinde kullanılmaları çok önemlidir.
Özenli ve doğru bir seçim yapılması sonucunda dezenfektan ve antiseptiklerin antibiyotik kullanımından daha etkin olması sağlanabilir.
Mikroorganizmaların üremesine ve çoğalmasına etki eden faktörler:
Fizik çevre (Isı, basınç, radyasyon)
Kimyasal çevre (Ph, toksik kimyasal maddeler vs.)
Biyolojik çevre (Diğer mikroorganizma ve bitkilerle oluşan antimikrobiyal ortam)
Dezenfektan seçiminde yukarıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu nedenle dezenfektan kullanımı öncesinde bilinmesi gereken bazı sorular vardır:
*Etkin olma ne anlama geliyor?
*Antibakteriyal ajanların gücü ve etkisi nedir?
*Bütün mikroorganizmalara eşit oranda etkili midir?
*Antibiyotik, antiseptik ve dezenfektanlar arasında ne fark vardır?
Ayrıca laboratuvar şartlarında mikroorganizmaların kendi doğal, fizik, kimyasal ve biyolojik çevrelerinde üremelerinin nasıl baskılandığının ve yine bu mikroorganizmaların antibakteriyel ajanlara karşı nasıl direnç kazandığının incelenmesi gerekmektedir.
Dezenfeksiyonda iyi sonuç elde etmenin diğer bir yolu kullanım sırasında hastanın, çalışanların ve çevrenin korunmasını sağlamak ile olur.
Günümüzde henüz tüm isteklerimize cevap veren, ideal olarak adlandırabileceğimiz bir dezenfektan üretilmemiştir. Varolan ajanların tümünde bir ya da birkaç eksik vardır. Örneğin bazıları sadece mikrobiyostatiktir, bazılar daha etkindir, ancak hasta ve çalışanlar açısından oldukça toksiktirler ya da aletler üzerinde korrosiv etki yaparlar.
Günümüzde dezenfektanlardan beklenen özellikler;
Suda ve organik sıvılarda eriyebilmeli
İrritan olmamalı, toksik etkisi bulunmamalı,
Allerjiye neden olmamalı,
Geniş bir antimikrobiyal spektrumu olmalı
Bakterisid olmalı
Etkilerini organik sıvılarda (kan, mukus, sekresyon) devam ettirmeli
Maliyet açısından uygun olmalı
Kolay bulunabilir olmalıdır.
DEZENFEKTANLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
Hücre içindeki değişik etki mekanizmalarıyla dezenfektanlar mikroorganizmaların üremelerini durdurur ya da öldürürler. Aynı antimikrobiyal maddenin bir ya da birkaç etki mekanizması ile hücre yapısını etkilemesi de söz konusudur. Hücre duvarını bozma, hücre proteinlerini denatüre etme, enzim ve koenzimlerini bozma, protoplazmayı pıhtılaştırma gibi etkileri vardır.
1. Hücre duvarına etki eden maddeler; Bu dezenfektanlar daha çok Gram pozitif mikroorganizmaların hücre duvarına etki ederler. Bunların arasında;
Yüzey aktif maddeler: Sabun, benzalkonium klorür gibi ( ikisi bir arada kullanılırsa birbirlerinin etkisini ortadan kaldırdıkları için birlikte kullanılmamalıdır)
Fenoller: Kezol ve Heksaklorafen gibi
Organik çözücüler: Alkol, eter
Biguanidler: Klorhekzidin
2. Hücre proteinlerini denatüre eden maddeler; Bu dezenfektanlar mikroorganizmaların hücre geçirgenliğini kaybettirirler. Alkoller, fenol, sabunlar örnek gösterilebilir.
3. Mikroorganizma enzimlerinin işlevlerini bozan maddeler; Siyanid, fluorid, halojenler gibi maddeler mikroorganizmaların hücre enzimlerine zarar verir ya da enzim işlevlerini bozarlar. Bunların arasında;
Ağır metal tuzları: Civa, gümüş, bakır %12’ lik gümüş nitrat çözeltisi
Oksitleyici ajanlar: Hidrojen peroksit, potasyum permanganat, ozon, klor, brom, iyodür
Alkilleyici ajanlar: Formalin, etilen oksit sayılabilir
4. Protoplazmanın doğal kolloidal yapısını bozan- Nükleik asit üzerinde etkili maddeler; Yüksek sıcaklık proteinlerin koagülasyonuna neden olur. % 70 alkol mikroorganizmaların protein yapısını denatüre eder.
MİKROORGANİZMA- DEZENFEKTAN ETKİLEŞİMİNDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER
Mikroorganizmaların aktivitelerini etkileyen antimikrobiyallerin bir çoğunun etkisi mikroorganizmaların intrensek özelliklerinin yanı sıra, kimyasal ve dış fiziksel çevreye de bağlıdır. Mikroorganizma ve dezenfektan etkileşiminde rol oynayan faktörler şöyle sıralanabilir:
Mikroorganizmaların sayısı ve yeri: Diğer koşullar sabit kaldığı durumda, mikroorganizmaların sayısı ne kadar fazla ise antimikrobiyal maddenin onları yok etmesi daha uzun zaman alır. Spaulding yayınında göstermistir ki; 10 B. subtilis basilini öldürmek 30 dakika alırken, 100.000 tanesini öldürmek 3 saat almaktadır.Bu da dezenfeksiyon öncesinde aletlere yapılacak temizliğin, işlemin güvenilirliği açısından ne kadar önemli olduğunu doğrulamaktadır. Antimikrobiyallerin etkinliğini bozan faktörleri degerlendirirken, mikroorganizmaların lokalizasyonları da dikkate alınmalıdır. Endoskop gibi kanalları, makas gibi eklem yerleri olan aletlerin dezenfeksiyonu düz yüzeyli aletlere göre daha zordur. Bu nedenle çoğul parçalı tıbbi aletler ayrıştırılmalı, dezenfektan solüsyonun aletin bütün parçalarına penetre olması ve aletlerin tüm yüzeylerinin dezenfektanla temas etmesi sağlanmalıdır.
Konsantrasyon : Güncel olarak kullandığımız bir çok dezenfektan konsantre halde bulunur. Uygun bir dilüsyon sağlamak için üretici firmanın talimatları çok iyi okunmalı ve uygulanmalıdır. Dilüsyon için kullanılacak suyun sertlik derecesi de ayrıca önem taşır. Kullanım sırasında dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da dezenfekte edilecek maddenin ıslak olmamasıdır. Bu durum dezenfektanın konsantrasyonunu etkileyebilir. Ayrıca solüsyonlar sulandırıldıktan sonra bulundukları kapta uzun süre bekletilmemelidirler. Patojen mikroorganizmalar için iyi bir besiyeri oluşturur. Bu nedenle günlük tüketim kadar sulandırılmalı ve 24 saat sonunda yeniden değiştirilmelidir. Gün içinde çok sayıda mikroorganizma ile temas etmesi halinde, 24 saat beklenmeden değiştirilmelidir. Bulunduğu kapta eksilmesi halinde ise üzeri kesinlikle tamamlanmamalı yeniden hazırlanmalıdır.
Fiziksel ve kimyasal faktörler: Çesitli kimyasal ve fiziksel faktörler ısı, pH, nemlilik, suyun sertliği dezenfektanlar üzerinde etkilidir. Örneğin; ısı arttıkça birçok dezenfektanın aktivitesi artar, ancak bu her dezenfektan için geçerli olmaya bilir. Bilindiği gibi ısı yüzey gerilimini azaltır, böylece solüsyonun maddeyi ıslatması kolaylaşır ve kimyasal reaksiyon hızlanır. Bu nedenle olasılık varsa solüsyonlar sıcak su ile sulandırılmalıdır. Dezenfektanların kullanımında özellikle saf olanların sulandırılmasının, önerilen oranda yapılması çok önemlidir. Oranlama mutlaka ölçülerek yapılmalıdır. Göz kararı ya da kapak usulü ile oranlama boşuna harcanmış zaman ve paradan başka bir işe yaramaz. Kullanılacak solüsyonun antiseptik ve dezenfektan oranları çok iyi bilinmeli, biri diğerinin yerine asla kullanılmamalıdır.
pH düzeyinde artış bazı antimikrobiyallerin aktivasyonunu arttırırken (gluteraldehit, kuaterner amonyum bileşikleri gibi), bazılarının aktivasyonunu azaltabilmektedir (fenoller,hipoklorit,iodine). Ph düzeyi antimikrobiyal aktiviteyi dezenfektanların molekül yapısını bozarak etkilemektedir.
Nem de yine de özellikle gaz dezezenfektanların (formaldehit gibi) etkisini bozmaktadır.
Organik ve inorganik maddeler: Serum, kan, pü, dışkı gibi formundaki organik maddeler en az iki yolla dezenfektanların antimikrobiyal aktivitesi ile çatışır. Çoğunlukla antimikrobiyal ve organik madde arasında kimyasal reaksiyon oluşur, ve böylece mikroorganizmalarla savaşmak için ortamda gerektiğinden daha az aktif madde kalır. Bu durumu engellemek için dezenfeksiyon işleminden önce aletler mutlaka yıkanmalıdır.
Temas süresi: Dezenfeksiyonun gerçekleşmesi için maddelerin belirgin minimal temas zamanı olmalıdır. Endoskopik aletlerin bütün kanal ve lümenleri dezenfektanla kontakt halinde bulunmalıdır. Dezenfeksiyon süreci sırasında hava cepleri dezenfeksiyon süreciyle çatışır, dezenfektanda yüzen maddeler dezenfekte olmaz. Zaman, dezenfekte edilecek maddelerin özelliği, dezenfekte edilecek maddeye bulaşmış organik kirler, mikroorganizma ile dezenfektan etkileşimini bozan faktörlerdir.
Dezenfektanların etkisini azaltan faktörleri özetlemek gerekirse;
Organik madde, kan, müküs, pü varlığı
Yoğun sayıda organizmaların bulunması
Yanlış konsantrasyon
Nemli ya da ıslak enstrümanların bulunması
Kullanım süresi geçmiş dezenfektanların kullanılması
Enstrümanlara yeterli penetrasyonun olmaması
Yetersiz temas süresi
Yanlış pH, ısı ve su sertliği
PROSEDÜRLER
İyi ve güvenilir bir dezenfeksiyon için aşağıdaki kurallar geçerlidir:
1.Ön temizlik: Temel kural dezenfeksiyon öncesinde, kir ve kalıntıların temizlenmesidir. Bu işlem birçok mikroorganizmanın yüzeyden uzaklaşmasını sağlar, temizler ve dezenfektanın etkinliğini arttırır. Bir çok ürün ilk etapta deterjan özelliğinde dezenfektandır. Ön temizlik için deterjan özelliğinde bir dezenfektan kullanılmalıdır.
2.Dezenfektan gereksinimin değerlendirilmesi: Düşük seviyede bir temizliğin mi yoksa dezenfeksiyonun mu yeterli olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Örneğin bir materyal sadece sağlam bir dokuyla temas edecekse sadece yüzey temizliği yeterli olacaktır. Öldürmek istediğimiz mikroorganizmanın türünün tanınması gereklidir. Özel alanlara kolonize olan mikroorganizmaların ve daha genel olarak bildiğimiz sporlar, basiller ve virüslerin neler olduğunun ve sağlam dokuya mı, aletlere mi ya da deri bütünlüğü bozulmuş bir yere mi uygulanacağının bilinmesi gereklidir.
3.İdeal dezenfektan seçimi: Dezenfeksiyon için toksik etkisi az olan, yüksek etkili bir dezenfektan seçilmeli ve maliyet analizi yapılmalıdır. İdeal dezenfektan özelliklerine en çok uyan antimikrobiyaller tercih edilmelidir.
4.Hazırlanışı: Çalışanları konsantre solüsyonlardan korumak için kolay kullanımlı dezenfektanlar seçilmelidir. Tüm antimikrobiyallerin toksik etkisi olduğu unutulmamalı ve bu etkilere karşı hazırlayanların koruyucu ekipman kullanmaları (gözlük, eldiven gibi) sağlanmalıdır. Dikkatli olarak kullanım talimatları izlenmeli, uygun dilüsyon oranlarında uygulama metodları ve temizlenecek yüzeyler için gerekli zamanla ilgili bilgiler verilmelidir. Personelin koruyucu ekipmanları yeterli ve doğru kullanmaları sağlanmalı ve materyale uygunluk bilgi formu oluşturularak kontrol edilmelidir.
5.Dikkatli ölçüm ve uygun dilüsyonun kullanılması: .Bütün dezenfektanlar dezenfekte edebilir, uygun, maksimum konsantrasyona sahip olmalıdır. Ekstra bir dozun eklenmesi daha iyi dezenfeksiyon anlamına gelmez. Yoğun konsantrasyondaki dezenfektanlar çabuk ve efektif olarak gereken reaksiyonu göstermez, aksine bunlar aletler üzerinde aşındırıcı etkiye neden olabildikleri, içme suyu kaynaklarına karışarak çevreye toksik etki yapabildikleri gibi maliyeti de artırırlar. Bunun için düşük konsantrasyonlardaki dezenfektanların yüksek seviyede antimikrobiyal etki sağlaması için kullanım talimatlarının izlenmesi, gerektiği kadar dezenfektan kullanımı ve uygun depolama gerekmektedir.
6.Dezenfektan kontrolü: Uygun seviyede dilüe edildiğinde solüsyonu hazırlayan kişinin ismi, hazırlanış tarihi ve son kullanma tarihinin yazılıp yazılmadığı kontrol edilmelidir.
7.Direnç oluşumu: Mikrobiyal kontrolün istenilen seviyede olabilmesi için mümkün olan en az dozda kullanılması, mikroorganizmalara karşı oluşabilecek direnci düşürür. Çünkü günümüzde antimikrobiyallerin yaygın kullanımı sonucunda bu maddelere direnç oluştuğu konusunda görüşler giderek artmaktadır. Antibiyotiklere oranla daha az olsa da bu direncin artmaması için kontrollü ve doğru kullanıma önem vermeliyiz. Bu nedenle enfeksiyon kontrol komiteleri tarafından hastane için uygun görülen maddelerin kullanılmasına özen gösterilmelidir.
8.Depolanması: Dezenfektanların saklandığı konteynırlar kullanılmadığı zaman kapalı tutulmalı ve orijinal konteynırlarda depolanmalıdır. Aynı zamanda konteynırlarda kaçak, çatlak, kırık ve korozyon olup olmadığı kontrol edilmeli, bunlar varsa baska bir konteynıra transfer edilmelidir. Dezenfektanlar ticari ambalajlari az miktarlarda sağlanamıyorsa günlük kullanım için küçük kapalı kaplarda hazırlanmalıdır. Kontaminasyonu önlemek için solüsyonlarda gazlı bez ve pamuk bulundurulmalıdır. Günlük kullanım için az miktarlarda alınıp, yeniden kullanılabilen kaplarda hazırlanmalıdır. Ancak bu kaplar bir sonraki kullanımdan önce steril edilmelidir. Cam ya da plastik kaplar seçilmelidir. Kullanılmayan diğer solüsyon ağzı kapalı olarak saklanmalıdır. Kesinlikle mantar kapak kullanılmamalıdır. Devamlı açılıp kapanmasını önlemek için gözden uzak, serin ve kapalı bir yerde depolanmalıdır. Kimyasal maddeler doğrudan doğruya güneş ışığı altında veya aşırı sıcakta tutulmaz. Solüsyonlar daima kaptan dökülerek kullanılmalıdır. Depolamada önemli ama göz ardı edilen diğer bir nokta ise stok rotasyonudur. Yeni satın alınan konteynırlar depoda çoğu zaman ön tarafa yerleştirilmekte, arkada kalanlar kulanıma sunulmamakta olduğundan kullanım tarihleri geçmektedir. Zaman aşımına uğramış bu maddeler ya farkedilmeden tarihi geçmiş olarak kullanılmakta ya da imha edilmektedir. Bu da infeksiyonların önlenmesi açısından sakıncalı olduğu kadar çevre kirliliği ve maliyet açısından da zarar vericidir. Bu nedenle depolama görevini yapan kişiler uyarılmalı ve denetlenmelidir.
İNSAN SAĞLIĞI YÖNÜNDEN ZARARLARI
Güncel olarak kullandığımız antimikrobiyallerin hemen hepsinin insan ve çevre için toksik etkileri vardır.Bu nedenle kontrollü kullanılmalı çok önemlidir.Bu kimyasal maddelerin ortaya çjkardığı bazı sağlık sorunlarına değinirsek:
Kuaterner amonyum bileşikleri; astım.allerjik reaksiyonlar, deride hassasiyet
Fenoller; deride ve gözde irritasyon
Klorin; gözde, deride, burunda ve mukoz membranda korrosiv etki, kalp ve kronik solunum yolu problemi olanlarda tehlike yaratabilmektedir.Yoğun konsantrasyonda uzun süreli kullanımda akciğerlerde irritasyona neden olabilir.
Alkoller;Etil ve propil alkol deriden absorbe olur ve deride, gözde, üst solunum yollarında, trakeada irritasyona neden olur. Santral sinir sistemi deprese ettiğinden başağrısı, nabız, kan basıncında düşme, bulantı ve kollaps yapabilir. Ayrıca yanıcı bir madde olduğu unutulmamalıdır.
Aldehidler;Toksik etkili maddelerdir ve kullanımda mutlaka koruyucu ekipman kullanılmalıdır. Ciddi deri, göz ve solunum yolu irritasyonları, başağrısı bulantı ve kusma yapabilmektedir.
İodine;Ciddi deri irritasyonu, yanık, allerji, öksürük, solunum sıkıntısı, baş dönmesi yapabilmektedir.
Hidrojen peroksit; %50 nin üstündeki konsantrasyonlarda deride korrosiv etki, irreversible göz hasarı yapmaktadır.
Bu zararları nedeniyle Dezenfektan kullanımında,
En az toksik etkili madde seçilmeli
Doğru zaman sürecinde kullanılmalı
Doğru ürün seçilmeli
Gereken konsantrasyondan fazla kullanılmamalı
Dezenfeksiyonun hangi sıklıkla yapılacağı planlanmalı
Dilüsyonu yapanlar eğitilmeli, koruyucu ekipman sağlanmalı
İşlemin yapıldığı yerler iyi havalandırılmalı
işlemin yapılışı sık aralıklarla gözlenmeli
DEZENFEKTANLAR KONUSUNDA PERSONEL HATALARI
İLERİ EĞİTİM:
ÜRETİM SONRASI:
UYGUN DEZENFEKTAN KULLANIMI:
DEZENFEKSİYONUN ANLAŞILMASI:
Güvenli ve etkin bir dezenfeksiyon için;
Doğru yöntem, doğru madde, doğru zaman süreci ve doğru oran gereklidir.
Antimikrobiyallerin yanlış kullanımı Sonucunda;
Hastane infeksiyonlarının önlenmesinde olumlu etki sağlanamamasına, hastanelerde dirençli suşların ortaya çıkmasına, toksik etkileri nedeniyle insan ve çevre sağlığı üzerinde zarara ve sağlık kurumlarında maliyetin gereksiz artışına neden olmaktadır.
Kaynaklar:
1.Arıkan,S.:Temizlik,Dezenfeksiyon, Sterilizasyon.Hastne İnfeksiyonları Dergisi.1997;61-68
2. Culver,A.,Feinburg,M.et all.:Cleaning for Health:Products and Practices for a İndoor Environement,İNFORM,İnc.2002,U.S.A
3.Gruendemann,B.J.,Mongum,S.S.:İnfection Prevantion in Surgical Suites.Saunders Company,U.S.A.,2001.
4.Titiz,M.İ.,Şelimen,D.,Yaltı,T.:Hastane Enfeksiyonlarına Güncel Yaklaşım.Yeni Buket Matbaası.İstanbul, 1997
5.Özyurt,M.:Hastanelerde Dezenfeksiyon Politikaları ve Yapılan Yanlışlıklar. Sterilizasyon,Dezenfeksiyon ve Hastane Enfeksiyonları .Ed. M.Günaydın ve ark. Kaya Basım.Samsun, 2002;61-77
6.Spry,C.: Essentials of Perioperatif Nursing. Aspen Publication. U.S.A,2001;25-74
7.www.mntap.umn.edu/health/73-DisinfectionBMP.htm (22.08.2003)
8. www.westlinespct.nhs.uk (22.08.2003)
9. www.msstate.edu/dept/poultry/sanit.htm
10. ...Hand Washing, Cleaning, Disinfection and Sterilization, in Health Care. Supplement. Canada Commnicable Disease Report. Canada, 1998;Vol:2458