DEZENFEKTAN ETKİNLİK TESTLERİNDEN HANGİSİNİ HANGİ DURUMLARDA KULLANMALIYIZ?

 

Prof. Dr. Nedim SULTAN

Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji AD, Ankara

 

Dezenfektan ve antiseptikler mikrobiyolojinin altın çağından önce bilinmekte ve kullanılmaktaydı. Buna rağmen halen uluslararası kabul gören etkinlik testleri şemaları oluşturulamamıştır. Günümüzde hastane infeksiyonlarının büyük önem kazanması ve en önemli problemlerden biri durumuna gelmesi dezenfeksiyon işleminin rasyonel ve doğru kullanılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinde yıllardan beri dezenfektanların etkinliğini ölçen testlerin geliştirilmesi ve standartlaştırılmasına çalışılmaktadır. Ülkemizde de Türk Standartları Enstitüsü bu konu ile ilgili bazı test standartları oluşturmuş ve yenilerini hazırlamaktadır. Ancak yılları alan bu çalışmalara rağmen hala dünya bilim çevrelerinin bütün önerilen testlerde uzlaştığı söylenemez. Günümüzde bir ülke normalizasyon kuruluşunun kabul edip önerdiği bir standart uygulamayı diğer ülkelerin normalizasyon kuruluşları kabul etmemekte ve bazı ülkeler kendi standart etkinlik ölçüm testlerini uygulamaktadırlar. Örneğin American Assosiation of Official Analytical Chemist (AOAC) ve German Society for Hygien and Microbiology (DGHM) farklı test şemaları önermektedirler. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri arasında belirgin bir çekişme dikkati çekmektedir. Durum böyle olunca bilim adamları çalışmalarında hangi etkinlik testini uygulayacaklarına karar vermekte zorlanmaktadırlar.

Yıllardan beri antibiyotik duyarlılık testleriyle bir bakterinin hangi antibiyotiğe duyarlı olduğu test edilmekte ve tedavi edici hekimliğe yardımcı olunmaktadır. Oysa bir hastanın infeksiyonunu başarılı bir şekilde tedavi etmek hastane infeksiyonlarıyla etkin bir mücadeleye yetmemektedir. Önemli olan hastane ortamına ve hastane çalışanlarına yerleşmiş olan antibiyotik ve dezenfektanlara dirençli mikroorganizmaların ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Antibiyotik kullanımıyla tek bir hastanın tedavi edilmesi amaçlanmaktadır. Hastane ortamının doğru dezenfektan kullanılarak doğru yöntemle dezenfekte edilmesi ise bir çok olası hastane infeksiyonunun ortaya çıkmasını engellemektedir. Bu nedenle doğru dezenfektan ve antiseptiklerin doğru tekniklerle kullanılmaları antibiyotik kullanımından daha etkili sonuçlar sağlamaktadır. Doğru dezenfektanın seçilmesi ise hastane ortamından izole edilen bakterilerin güvenilir testler ile o dezenfektana duyarlı olduklarının gösterilmesi ile mümkün olabilmektedir.

Günümüzde dezenfeksiyon işlemlerinin doğru ve yeterli uygulanmamasına bağlı olarak dezenfektan ve antiseptiklere dirençli bakterilerin ortaya çıkışı hızlanmıştır. Üstelik dezenfektan ve antiseptiklere direnç kazanan bakterilerde belirgin bir antibiyotik direnç artışı da gözlenmektedir. Dezenfektan etkinlik ve çeşitliliğini arttırmaya yönelik büyük çalışmalar ve yatırımlar yapılmaktadır. Dezenfektan üreticileri arasında büyük bir pazar savaşı yaşanmaktadır. Mikrobiyologların çalıştıkları hastanelerde hastane infeksiyon etkenlerini belirleme ve bu bakterilerin antibiyotik ve dezenfektan direnç paternlerini belirleme gibi önemli bir sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak bunu belirlerken nasıl bir yol izleneceği halen tam aydınlatılmış değildir. Bu konuda ortaya çıkan sorunlar ve uygulama zorlukları aşağıda özetlenecek ve mevcut bilgiler ışığında bazı önerilerde bulunulacaktır.

 

Dezenfektanların etkinliğini ölçen testlerde dikkat edilmesi gereken önemli noktalar:

Dezenfeksiyon etkinliğini ölçen testlerin aynı sonuçları verecek şekilde tekrarlanabilmesi ve uygulama ile çelişmeyen sonuçlar vermesi gerekmektedir.

Test işlemleri en az çift olarak yapılmalıdır. Standard süspansiyon testleri ancak deneyimli mikrobiyologlar tarafından yapılırsa (o konuda en az iki-üç ay çalışarak deneyim kazanmış) sağlıklı sonuçlar alınabilmektedir. Dezenfektan preperatları günlük hazırlanmalıdır. Farklı günlerde aynı sonucu verdiği görülmelidir. Dezenfektan sulandırıcıları ve bakteri süspansiyon sıvısı bir çok test işleminde sonucu etkileyen en önemli faktörler olarak görülmüştür. Örneğin sulandırıcı olarak tripton kullanılması dezenfektan etkisini arttırmaktadır. Sert su ayrıca serum, albumin gibi organik kalıntıların etkisinin bu testlerde gözardı edilmemesi gerekmektedir.

Dezenfektan, antiseptik ve prezervatifler uygun kullanılırlarsa hastane infeksiyon sıklığını azaltabilirler. Biosit kullanımının antibiyotiklere çoklu dirençli bakterileri seçtiği bildirilmektedir. Biosit ve antibiyotik direnci bağlantısını vurgulayan çok sayıda yayın var. O yüzden biosit rotasyonu önerilmektedir. Ancak rotasyonun bir yararı olmadığını vurgulayan çalışmalar bulunmaktadır.

Bakterilerin dezenfektanlara doğal dirençlilikleri farklılık gösterir. Örneğin B. subtilis sporları dezenfektanlara C. difficile sporlarından daha duyarlıdır. M.chelonae, gluteraldehide diğer mikobakterilerden daha çok dirençlidir, Mycobacterium Avium Complex, M. tuberculosis' den, P. aeruginosa, Providencia’ya ve Proteus'lar diğer Gram negatif basillerden, Enterekok’lar da Stafilokok’lardan dezenfektanlara daha dayanıklıdırlar. Bakterilerin biofilm içinde bulunması ve doğal dirence sahip olabilmeleri (spor, mikobakteriler gibi) dezenfektanın bu tip bakterilere ancak özel koşullarda etkili olabileceğini göstermektedir. Prion, dezenfektanlara en dirençli yapı iken dirençlilikte prion'u, koksidya, spor, mikobakteri, kist, küçük çıplak virus, trofozoit, Gram negatif bakteri (psödomonas, providensiya gibi), mantarlar, büyük zarfsız viruslar, Gram pozitif bakteriler, ve en son lipid zarflı viruslar izlemektedir.

Reybrouck, S. aureus ve P. aeruginosa'yı test bakterileri olarak kullandığı değişik ülkelere ait standart test uygulamalarında farklı sonuçlar almıştır. Çalışmasında kullandığı kantitatif süspansiyon, taşıyıcı ve uygulamalı testler ile aynı dezenfektana Pseudomonas için %16 ile %88 arasında, S.aureus için %12 ile %36 arasında değişen direnç oranları belirlemiş ve testlerin uyumsuzluğunu vurgulamıştır.

Dezenfektanın in vitro etkinliği ölçülürken basit olarak bakteri dezenfektanın test konsantrasyonu ile birlikte bir süre tutulmakta ve daha sonra ölüm oranı değerlendirilmektedir. Bu testler yapılırken test organizmasının doğru seçilmesi, bakteri süspansiyonunun tam homojen yapılabilmesi ve uygulamalar esnasında dezenfektanın nötralize olmasının önlenmesi dikkat edilmesi gereken önemli noktalardır. Bu testlerde en önemli kriter dezenfektan konsantrasyonu ve bakterinin dezenfektanla temas süresidir. Gerçek yaşam ortamını taklit ederek yapılan uygulama kontrollü testler oldukça gerçekçi sonuçlar vermektedir. Antibiyogramda bakteri ve antibiyotik doğrudan karşılıklı etkileşmekte ve in vitro alınan sonuçlar in vivo sonuçlara tam uygunluk göstermeyebilmektedir. Çünkü mikroorganizma içinde antibiyotiği etkileyecek çok sayıda faktör sonucu etkilemektedir. Dezenfektanlar içinde benzer sorunlar söz konusu olabilmektedir. Objenin temizliği, organik kalıntılar, bulaşmış bakterinin tip ve sayısı, germisit konsantrasyonu, temas süresi, objenin yapısı (çatlak, menteşe, delikler), ısı ve pH, inokulum büyüklüğü, hedef alınan mikroorganizmanın cinsi ve fizyolojik durumu, mikrorganizmanın yüzey yapısı, ortamda dezenfektan etkisini interfere edebilecek maddelerin bulunması ve uygulama şekli dezenfeksiyon işleminin etkinliğini etkileyen faktörlerdir.

İyi bir test dezenfektanın uygulamadaki kullanımını temsil etmeli ve geniş kullanım alanı bulabilmelidir.

Canlılık kontrolü yapılırken nötralizan maddeler ile dezenfektan etkisinin ortadan kaldırılması önem taşımaktadır. Testlerde bakteri süspansiyonu yapılırken sayım hatalarını önlemek için kümelenmelerin önlenmesi sonuçları etkilemektedir. Setrimid, klorheksidin gibi dezenfektanlar kümelenmeyi arttırır. Bu nedenle ortama lesitin ve Lubrol W eklenerek bu sorun çözülebilir.

 

Dezenfektan Etkinlik Testleri:

Vejetatif bakterilere karşı dezenfektan aktivitesini gösteren bakteriyostatik testlerde dezenfektanın MIC değeri herhangi bir bakteri için ölçülmektedir. Ama genellikle bakterisidal etki beklendiğinden bu tip testler az kullanılmaktadırlar. Bu nedenle daha çok bakterisidal aktiviteyi belirleyen testler kullanılmaktadır.

 

Süspansiyon Testleri:

a- Kalitatif süspansiyon testi: Kalitatif bir test olan Rideal Walker Fenol Katsayısı yönteminde dezenfektan etkisi fenol etkisi ile kıyaslanarak değerlendirilmektedir. Özellikle salmonella üzerine etkinliği belirlemede tavsiye edilmektedir. Ancak salmonella gibi vejetatif bir bakterinin diğer dayanıklı mikroorganizmaları öldüren dezenfektanlar tarafından da öldürüleceği kesin olduğundan günümüzde bu yöntem önemini yitirmiştir. Yine de bu yöntem ile salmonella, şigella gibi enterik patojenlere karşı dezenfektan etkinliğini değerlendirmede kullanılabilir. Bu yöntemin Chick Martin modifikasyonu daha etkili olarak organik madde varlığında dezenfektanın etkisini ölçmektedir. Yöntemin bu şekilde kullanılması daha gerçekçi sonuçlar vermektedir. Bu test kalitatif bir testtir. Salmonella typhi dışında S. aureus ve P. aeruginosa'ya karşı etkinlik araştırmalarında da kullanılabilir. Ama bu tip bakterilerin test bakterisi olarak kullanıldığı kantitatif süspansiyon testleri bu teste tercih edilmelidir.

b- Kantitatif süspansiyon testleri: Dezenfektan etkinliğinin ölçümünde en çok kullanılan testlerdir. Bakterisidal, fungisidal ve sporosidal aktiviteyi belirlemede kullanılabilmektedirler. Hastane, veteriner hekimlik ve gıda endüstrisi için kullanılan versiyonları bulunmaktadır. Organik madde varlığında da bu testlerle dezenfektan etkinliği ölçülmektedir. Bu testlerde P. aeruginosa, E. coli, S. aureus, P. mirabilis, S. typhimurium, S. faecalis, B. cereus ve S. cerevisae gibi test mikroorganizmaları kullanılabilmektedir.

Vejetatif bakteriler için süspansiyon testleri daha doğru sonuç verir. Çünkü nemin mikobakteri, virus, vejetatif bakteri ve mantarlar için yaşamsal önemi vardır ve kuru yüzey testi yerine süspansiyon testleri ile değerlendirilmeleri gerekir.

Süspansiyon testlerinin çok sayıda avantajı bulunmaktadır. Basittirler, özel uygulama ve maliyet gerektirmezler. Özel ekipmana ve uzmanlara gereksinim göstermezler ve uygulama maliyetleri düşüktür. Tanımlanmışlardır ve normal mikrobiyolojik sınırlar içinde verimli bir şekilde tekrarlanabilmektedirler. Geniş bir kullanım alanları olup değişik temas süreleri, ısı, mikroorganizma tipi ve interfere ediciler varlığında uygulanabilmektedirler. En önemli problemleri in-use (uygulama) konsantrasyon sonuçlarını tam yansıtamamalarıdır.

Yüzeylere tutunmuş bakterilerin süspansiyon durumunda bulunan bakterilerden biositlere daha dayanıklı olduğu gösterilmiştir. O nedenle süspansiyon testleri ile alınan sonuçların her zaman uygulama sonuçlarını vermesi beklenmemelidir.

Süspansiyon testlerinde mikrobisidal etki kantitatif olarak belirlenmektedir. Değişik normalizasyon kuruluşlarının tanımladığı standart süspansiyon testleri bulunmaktadır. Ancak gerçek yaşam koşullarını yansıtmadıklarından kapasite ve uygulama testleri ile desteklenmeleri gerekmektedir. Sonuç olarak kantitatif süspansiyon testleri dezenfektanların bakterisidal, fungisidal ve sporosidal etkilerini araştırmakta tercih edilen testler olmalıdır. Ancak uygulamalarda dezenfektanların bu testlerden alınan sonuçları her zaman veremeyeceği bilinmelidir. Bu testler uygulama testleri ile birlikte yapılırsa daha güvenilir sonuçlar verebilmektedir.

 

Uygulama Testleri:

Uygulama testleri diye gruplandırılan testler gerçek uygulama ortamlarında yapılmaktadır. Kapasite testleri, taşıyıcı testleri, alet ve yüzey dezenfeksiyon testleri gibi bir çok test bu grupta yer almaktadırlar. Bu testlerde, zaman ve konsantrasyon ilişkisi belirlenmiş dezenfektanlar uygulama ortamındaki değişkenlerin etkisini de kapsayacak şekilde gerçek uygulama alanında test edilirler. Uygulama ve formülasyonları zor değildir. Yine de uygulamaları sınırlıdır. Bakterilerin yüzeye uygulandıktan sonra kurumaya değişik oranlarda duyarlı davranmaları test sonuçlarını etkiler. Kurutma zamanı, aletin ısısı, nispi nem, sulandırıcı besiyeri ve bakterinin üreme fazı sonuçları etkileyebilmektedir. Uygulama testleri, alet ve yüzeyler, oda köşeleri, hava, balgam, dışkı, el, deri, yüzme havuzu, su gibi bir çok ortamın dezenfeksiyon etkinliğini ölçmekte kullanılmaktadırlar.

a-Kapasite Testleri: Kapasite testleri uygulama testlerindendir. En iyi bilinen kapasite testi Kelsey Sykes testidir. Uygulama koşulları ve alet dezenfeksiyonunu en iyi temsil eden testlerden birisidir.

Kapasite testleri dezenfektanın uygulama esnasında ortama yeni organik madde ve bakteri eklenmesi durumunda etkisinin ne kadar süre ile hangi etkinlikte devam ettiğini saptamada kullanılmaktadır. Özellikle uygulama esnasında dezenfeksiyon başarısı için bu dezenfektanların yeterli kapasiteye sahip olması istenmektedir. Birebir bakteriyi hemen öldürebilen bir dezenfektan uygulama süresinin uzaması ve ortama yeni mikroorganizmaların katılmasıyla etkinliğini yitirebilmektedir. O yüzden uygulamadaki etkinlik için ortamdaki kir ve çok sayıdaki bakterinin öldürülmesi için dezenfektanların kapasite testleriyle etkinliklerinin yeterliliği test edilmelidir. Aksi takdirde sadece temiz ortamda bakteriyi bir defada öldüren dezenfektanlar kullanılabilir ve bu yanıltıcı durum başarısız dezenfeksiyon sonucunu doğurabilir. Bu testlerde dezenfektan etkinliği iyi veya yetersiz olarak belirlenmektedir. Deneylerde sert su kullanılmaktadır. Kirlilik koşulu da ortama maya süspansiyonu eklenerek sağlanmaktadır. Sonuç olarak kapasite testleri dezenfektanın etkisinin zaman, bakteri yükü ve organik birikimler karşısında nasıl bir değişime uğrayabileceğini anlamak amacıyla yapılmalıdır.

b-Taşıyıcı Testleri:Taşıyıcı testleri uygulama testleri içinde yer alırlar. Dezenfeksiyonu tasarlanan yüzey yapıları ya da enstrümanlar için yapılır. İlk geliştirilmiş testlerdir. Çünkü dezenfeksiyon uygulamaları her yüzey ya da enstrüman için her zaman aynı sonucu veremeyebilmektedir. Metal, kateter, cam, dokuma parçaları, tahtadan türetilmiş değişik yüzeylerden seçilen ve standart uygulamalarla tarif edilen büyüklükteki parçalar bakterilerle kontamine edildikten sonra dezenfektanın etkisi ölçülmektedir. AOAC ve Alman DGHM kuruluşlarıda bu amaçla benzer in use testleri önermektedir. DGHM'nin önerdiği kantitatif taşıyıcı testi ve kantitatif yüzey dezenfeksiyon testleri arasında iyi bir uyum bulunmuştur. Bu testlerde dışkı ve idrar etkisi de incelenebilmektedir. Ama uygulamalı test sonuçları her zaman aynı sonucu veremeyebilmektedirler.

Sporlar kuruluktan fazla etkilenmezler Buna karşılık gram negatif bakteriler birkaç dakikada, gram pozitifler ise birkaç saatte kurutulunca ölmektedirler. Yüzeylere konan vejetatif bakterilerin sayısı büyük ölçüde değişime uğramaktadır. Bakteri sayısı ise dezenfektan testlerinde oldukça önemlidir. Oysa taşıyıcı yüzeyinden bakterilerin alınması oldukça zordur. Bu nedenle vejetatif bakterilerin kuru olarak kullanıldığı testler kontrol edilemeyen uyumsuz testler olmaktadır. Taşıyıcıda kalan bakterilerin sabit olarak belirlenmesi ve standardizasyonu zordur.

Taşıyıcı testi ile yüzey dezenefeksiyon testi arasındaki temel fark taşıyıcıda temas süresi boyunca taşıyıcının dezenfektan içinde bekletilmesi, diğerinde ise dezenfektan uygulandıktan sonra yüzeyin kurutulmasıdır.

Taşıyıcı testleri dezenfektanların sporisidal etkinliğini incelemek için öncelikle tercih edilmelidir. Bu testlerle belli yüzey yapılarına sahip küçük parçacıklarda taşıyıcı olarak kullanılarak dezenfektanın bu yapılara göre etkisi test edilebilmektedir.

c-Yüzey Dezenfeksiyon Testleri: Hastane yerlerinin dezenfektanlarla rutin temizlenmesinin hastane infeksiyonlarıyla ilişkisi tartışmalıdır. İngiltere de deterjanlar tek başlarına, Fransa, İsviçre ve ABD'de ise deterjanlar dezenfektanlarla birlikte kullanılır. Dezenfektanların bakterilerle teması onları antibiyotiklere dirençli hale getirebilmektedir. Paspaslar bakterilerin yayılmasına aracılık edebilmektedir. Zira önerilen kullanım konsantrasyonları yeterli olamayabilmektedir. Dezenfektan uygulamasından sonra banyolarda nonfermentatif gram negatif bakteriler tamamen giderilememektedir. Deterjan solüsyonlarının kontaminasyonuda bildirilmektedir. Günlük solüsyonları hazırlansa bile asinetobakter, psödomonas gibi bakteriler sorun yaratabilmektedirler. Temizlik elemanları yaptıkları işin önemini bilmek durumundadır. Tek kullanımlık paspasların hergün yenilenen deterjan solüsyonlarıyla kullanılması önerilmektedir. Dezenfektanların günde bir kez kullanılması yerine sık sık temizlik yapılması hastane infeksiyonlarını önlemek için daha etkili olmaktadır.

Yüzeylere tutunan bir çok bakterinin (listeriya, S.aureus, E.coli, P.aeruginosa, E.cloacae, mikobakteriler v.s) değişik dezenfektanlara daha dirençli hale geldiği tesbit edilmiştir.

Yüzey dezenfeksiyon testlerinde mikroorganizmaların yüzeylere tutunmaları sağlanır, sonra kurutularak dezenfektan uygulanır. Daha sonra dezenfektanın etkisi test edilir. Basit olmaları, pahalı uygulama ve gereç gerektirmemeleri ve tekrarlanabilirlikleri gibi süspansiyon testlerindekine benzer avantajları vardır. Bu testlerde en büyük zorluk bakterinin yüzeyden alınma zorluğudur. Çünkü alınma işlemleri bakteriler için ölümcül stres yaratabilmektedir. Yüzeye uygulanan bakterilerin tamamı hiçbir zaman geri alınamaz. Bir çok yolla bakterilerin yüzeylere tutunması sağlanabilir. Zaman, ısı, nem ve kuruluk bu işlemi etkileyebilmektedir. Uzun süreli temaslar biofilm oluşumuna neden olur. Mikrobiyal tutunma zamanı temizlik ve dezenfektanlara direnci arttırır. Dezenfektanın gereğinden fazla konsantrasyonda kullanılması maliyeti arttırır, toksiste sorunu ortaya çıkar. Ön temizlik, yüksek ısı, deterjan etkisi, mekanik fırçalama, silme ve basınç dezenfeksiyon işlemini etkiler. Bu etkilerin sinerjik etkileri ve etkileşmeleride bilinmelidir. Ayrıca testlerde kullanılan standart suşlar ile dirençli hastane suşları sonuçlarına ulaşılamaz.

Yüzey dezenfeksiyonunda kullanılan dezenfektanların değişik yüzeyler üzerindeki etkileri yüzey dezenfeksiyonu etkinlik testleri ile incelenmelidir.

d-Alet (Enstrüman) Dezenfeksiyon Testleri: Taşıyıcı testine benzer olarak uygulanırlar. Organik madde olarak sığır kanı veya albumin kullanılabilir. Sert su varlığında dezenfektan etkisi araştırılır. Bu yöntemle aletleri dezenfekte etmek için kullanılacak olan dezenfektanın aktif konsantrasyonunun en düşük sınırı belirlenmiş olur.

e-Dokuma Dezenfeksiyon Testleri: Yıkama sıvısında etkili olduğu halde bazı dezenfektanlar dokumada etkili olamayabilmektedirler. Bu testler daha çok yıkama makinelerinde yapılabilir. Laboratuvar ortamına uyarlanmaları zordur. Taşıyıcı testlerinden farklılık sert su, albumin varlığı ve süre farklılığıdır. Test süresi 12 saate kadar uzamaktadır. Bu testlerde çamaşırın bakteriyostatik etkiside incelenebilir. Dokuma dezenfeksiyonu için bu testlerin kullanılması gerekir.

f-Hava Dezenfektanlarının değerlendirilmesi: Koğuş, sinema, yatak odaları bulaşmaya aracılık eder. Hastanedeki işlemlerin bakteriden arınmış atmosferde yapılması çok önemlidir. Dezenfektanlar gaz, buhar, aerosol olarak kullanılır. Ya da UV ışınlarıyla dezenfeksiyon yapılabilir. Aseptik işlemlerin yapılacağı ortamda ağzı açık plaklar kullanılarak yapılan dezenfeksiyon işlem kontrol yöntemi eskiden beri yapılmaktadır. Ancak günümüzde yer çekiminden daha güçlü bir çekimin kullanıldığı düzeneklerde belli hacim havadaki mikroorganizma sayısının belirlenmesi daha sağlıklı sonuçlar sağlamaktadır.

g-Kullanım Etkinliği (In use) Testleri: Bakterisidal maddelerin güvenilirliği kabul edilen testlerle kullanım koşullarında kontaminasyon ya da infeksiyon geçişini önlemeleri test edilerek değerlendirilebilir. Ancak tüm etkili faktörleri dahil ederek etkinlik araştırılması neredeyse imkansızdır. Ancak etkili çok sayıdaki faktörden bir kaçı test edilebilir. Bu testlerle yapılan çevre dezenfeksiyon işlemi mikrobiyolojik yönden dolaylı olarak değerlendirilir. Çevre mikrobiyal kontaminasyon derecesinin düşmesinin belirlenmesi infeksiyon sıklığının azalmasına tam bir kanıt teşkil etmez. Ama yine de infeksiyon sıklığının azalması çevre hijyen ölçümlerinin geliştirilmesine bağlanabilir. Bu tip testler ile çevre dezenfeksiyon işlemlerinin yetersizliği gösterilebilir. Bu testlerde bir dezenfektanın etkili kullanım konsantrasyonu yüzey ve aletlerin dezenfeksiyonundan sonra bakteri kalmaması ile ölçülebilir. Ortamda kir, serum gibi organik maddelerin varlığında mikroplar öldürülebilirse bakterisidal etkiden söz edilir. Temizlikten sonra kir suyu kovada toplanır, örnek alınır ve dezenfektan inaktivatör madde ile sulandırılır ve plaklara 5-10 damla ekilir. Sporlu bakteri ürerse dezenfektan konsantrasyonu yetersiz kabul edilir. Yararlı bir test olmakla birlikte rutin kullanımı sınırlıdır.

 

Mikobakterisidal Aktivite Ölçümü:

Mikobakteriler hidrofobik olduklarından homojen süspansiyonları zor yapılmaktadır. Yavaş ürerler ve çevre koşullarına daha dayanıklıdırlar. Mikobakterisidal aktivite ölçümü için süspansiyon, kapasite, taşıyıcı ve kullanım etkinliği testleri kullanılabilir. Hızlı üreyen mikobakteriler test bakterisi olarak kullanılır. Porselen parçacıklar ya da pamuklu dokuma parçası taşıyıcı olarak kullanılarak taşıyıcı testi ile dezenfektan etkisinin incelenmesi önerilir. Balgam da taşıyıcı olarak kullanılabilir.

 

Sporosidal Aktivite Ölçümü:

Sporosidal etki ölçümü çok önemlidir. Sporlar en dayanıklı yaşam formlarıdır. Spor öldüren kimyasal maddeler sterilant kabul edilir. Standart süspansiyon testinde B.cereus kullanılır. Porselen ve ipek süturlar taşıyıcı olarak kullanılabilir. Sporlar 2.5 N HCl ile dirençliliklerine göre standardize edilirler. 60 uygulamadan sonra en az 59 unda tüm sporların ölmesi sporosidal aktiviteyi gösterir. Sporosidal aktivite ölçümü için taşıyıcı testi kullanılmalıdır.

 

Fungisidal Aktivite Ölçümü:

S.cerevisae, C.albicans ve T.mentagrophytes test organizmaları olarak kullanılır. Kirli koşullar sağlanarak taşıyıcı testi ile dezenfektan etkinliği ölçümü uygun olur. Fenol-katsayısı kalitatif süspansiyon testi de bu iş için AOAC tarafından önerilmektedir.

 

Virusidal Aktivite Ölçümü:

Viruslar, canlı hücre olmayan ortamda canlı kalabilirler. Ancak üretilmeleri canlı sistemleri gerektirir. O nedenle virusidal testlerde hücre kültürlerine ihtiyaç vardır. Oysa dezenfektanların çoğu canlı hücrelere toksik etki gösterir. Hayvanlarda da testler kullanılabilmektedir.

Maya süspansiyonu olan sert sulu dezenfektan konsantrasyonu standart virus süspansiyonu ile karıştırılıp yumurta veya hücre kültürlerine ekilebilmektedir. Kontrollerle birlikte değerlendirme yapılır. Ayrıca dezenfektan doku kültürüne toksik olabileceğinden ek toksisite testide yapılmalıdır.

Polio, herpes ve rota viruslar için plak sayımı testi uygulanabilir. Virus dezenfektanla karıştırıldıktan sonra tek tabaka hücre üremiş kültüre eklenir ve oluşan plak sayıları belirlenir.

HBV hücre kültüründe test edilemediğinden hayvan modelinde test edilir. Şempanze kullanılır. Ördek HBV'si insan HBV'sine örnek teşkil edebilir. Bu testlerde DNA polimerazın inaktive edilmesi ölçülür. Dane partikülündeki morfolojik değişimi elektron mikroskopla inceleyerek sonuca varılabilmektedir. Yine HBsAg'nin yapımının önlenmeside ölüme işaret eder. Virus morfolojisindeki değişimde bir ölçü olarak kabul edilir. RT yapan viruslar için T lenfositlere yaptıkları sitopatik etki incelenir. Bakteriyofajlarda virusidal aktivite ölçümünde basit bir model olarak kullanılabilmektedir. Virusidal etkinlik testlerinin gelişmiş laboratuvarlarda bu konuda yetişmiş bilim adamları tarafından yapılması önerilmektedir.

 

Kaynaklar:

  1. Bellamy,K.: A review of the test methods used to establish virucidal activity, J.Hosp.Infect. 30 Suppl:389-96, 1995

  2. Block C, Furman M: Association between intenity of chlorhexidine use and microorganismsof reduced suscebtibility in a hospital environment, J Hosp Infect, 51:201-206, 2002

  3. Bloomfield SF, Arthur M, Looney E, Begun K, Patel H: Comparative testing of disinfectant and antiseptic products using proposed European suspension testing methods, Letters in Applied Microbiology 13:233-237, 1991

  4. Deva,A.K., Vickery,K, Zou,J., West,R.H., Harris,J.P.,Cossart,Y.E.: Establishment of an in-use testing method for evaluating disinfection of surgical instruments using the duck hepatitis B model. J Hosp Infect, 33(2):119-130, 1996

  5. Dharan S, Mouraga P, Copin P, Bessmer G, Tschanz B, Pittet D: Routine disinfection of patients' environmental surfaces. Myth or reality? J Hosp Inf 42:113-117, 1999

  6. Gibson H, Elton R, Peters W, Holah JT: Surface and suspension testing: Conflict or complementary, Intern.Biodeterio and Biodeg, 375-384, 1996

  7. Gröschel DHM: Disinfectant testing in USA, J Hosp Infect, (18 suppl A):274-279, 1991

  8. Higgins CS, Murtough SM, Williamson E, Hiom SJ, Payne DJ, Russel AD, Walsh TR: Resistance to antibiotics and biocides among non-fermenting Gram-negative bacteria, Clin Microbiol Infect 308-315, 2001

  9. Holah JT, Lavaud A, Peters W, Dye KA: Future techniques for disinfectant efficiacy testing, Intern.Biodeterio and Biodeg, 41:273-279, 1998

  10. Miner N: Principles to guide international standart tests for liquid chemical germicides: A proposal, J AOAC Inter, 82(3): 669-675, 1999

  11. Murtough SM, Hiom SJ, Palmer M, Russel AD: Biocide rotation in the healthcare setting: is there a case for policy implementation? J Hosp Infect, 48:1-6, 2001

  12. Reybrouck G:A comparison of the quantitative suspension tests for the assesment of disinfectants, Zbl Bakt Hyg, 170:449-456, 1980

  13. Reybrouck G: The testing of disinfectants, Intern.Biodeterio and Biodeg, 41:269-272, 1998

  14. Reybrouck G: International standardization of disinfectant testing: is it possible?, J Hosp Infect, 18(Suppl A): 280-288, 1991

  15. Reybrouck G: The assesment of the bactericidal activity of surface disinfectants, Zbl Bakt Hyg, 192: 438-446 , 1992

  16. Russel AD: Bacterial resistance to disinfectants: present knowledge and future problems, J Hosp Infect, 43 : (Supplement):S57-S68, 1998

  17. Russel AD, Hugo WB, Ayliffe GAJ: Principles and practice of disinfection, preservation and sterilisation, P:134-157, Blackwell Scientific Publication, 1982, London

  18. Rutala WA: Disinfection and sterilization of patient-care items, Infect Control Hosp Epidemiol, 17(6):377-384, 1996

  19. Sultan,N.: Dezenfektanların mikroorganizmalar üzerine etkilerinin ölçümü ve pratikteki önemi, s:27-39, (Ed.Günaydın,M., Esen,Ş., Saniç,A., Leblebicioğlu,H. Sterilizasyon, dezenfeksiyon ve hastane enfeksiyonları), 2002,Simad Yay.,1, Samsun:27-39 .

  20. Türk Standardı: TS EN 1276, 2001.

  21. Türk Standardı: TS EN 1650, 2002.